Side Travestilerinin Gündüz Masum, Gece Yıkıcı Dünyası
Side, Antalya’nın en özel beldelerinden biri… Tarihi dokusu, sahili ve canlı yaşamıyla her mevsim dikkat çeker. Fakat Side’nin kendine özgü bir yönü daha var: Travesti topluluğu. Onlar, gündüz bambaşka bir masumiyetle yaşam sürerken, geceleri bambaşka bir enerjiyle adeta şehri değiştiren bir ruha bürünüyorlar.
Gündüzlerin Sakin Masumiyeti
Gündüzleri Side travestileri genellikle sıradan hayatlarına devam ederler. Kimisi işinde çalışır, kimisi alışverişe çıkar, kimisi de sadece sahilde yürüyüş yapar. Onları görseniz, belki de sadece gülümseyen bir yüz olarak yanınızdan geçip gideceklerdir. Masumiyetleri, gündüzün ışığında daha belirgin olur çünkü bu saatlerde daha çok kendi dünyalarına dönüktürler.
Gecelerin Yıkıcı Enerjisi
Ama gece çöktüğünde tablo değişir. Side’nin ışıkları yanar, müzik sesleri yükselir ve bu kez travestiler de kendilerini özgürce ifade etmeye başlar. Renkli elbiseler, dikkat çekici bakışlar, dans eden bedenler… Geceyle birlikte onların ruhunda da farklı bir enerji açığa çıkar. Yıkıcı derken kast edilen şey, kuralları yıkan, sıradanlığı bozan ve herkese “ben buradayım” dedirten bir güçtür.
İki Yüz, Tek Ruh
Gündüz masum, gece yıkıcı… Aslında bu ikilik onların hayatlarının bir parçasıdır. Çünkü toplumun farklı bakış açıları arasında ayakta kalmak kolay değildir. Gündüz sakin ve görünmez olmaları, gece ise özgürlüğü doyasıya yaşamaları bundan kaynaklanır. Bu iki taraf birleştiğinde ortaya güçlü, çekici ve her anlamda dikkat çeken bir kimlik çıkar.
Side’de Bir Gün, Bir Gece
Side’nin dar sokaklarında sabah güneşi yeni doğarken Deniz isimli genç bir travesti, her zamanki gibi sessiz adımlarla evinden çıktı. Elinde küçük bir kahve bardağı, yüzünde hafif bir tebessüm… Günün bu saatlerinde onun için hayat oldukça sakindi. Sahil kenarında yürüyüş yapmak, bazen kitap okumak, bazen de sadece denizi seyretmek en büyük huzuruydu. Onu görenler yalnızca güler yüzlü, sakin bir genç kadın görürlerdi.
Ama güneş batıp gökyüzü kızıldan siyaha döndüğünde, Deniz’in dünyası değişirdi. Masumiyetin yerini cesur bir özgürlük alırdı. Renkli bir elbise giyer, saçlarını dikkatle toplar, makyajını yapar ve sanki başka bir ruh onun içinden doğardı.
Gece Side’nin ışıkları yanarken Deniz de sahneye çıkmış gibi olurdu. Barların önünden geçerken etrafa saçtığı enerji, yanından geçen insanların dikkatini çekerdi. Onun yıkıcılığı, aslında kimseye zarar vermek değil; toplumun dayattığı sınırları kırmak, “ben de buradayım” demekti.
Bir gece sahilde otururken yanına bir turist yaklaştı. Yabancı dili çok iyi değildi ama gülümsemeleri yetti. Bir süre sohbet ettiler, ardından denize karşı sessizce oturup gökyüzünü izlediler. O an Deniz anladı ki, gündüz sakladığı masumiyet ve gece ortaya çıkardığı yıkıcılık, aslında tek bir bütünün iki parçasıydı.
O gece eve dönerken içinden şöyle geçirdi:
“Belki de en büyük sır, hem gündüz hem de gece kendim olabilmekte saklıdır.”
Yorum gönder